Diş Hassasiyeti Nedir? Diş Hassasiyeti Neden Oluşur?
Dişler anatomik olarak incelendiğinde üç ayrı tipteki sert dokunun bir araya gelmesiyle oluştuğu görülür. Mine, dentin ve sement olarak isimlendirilen bu sert dokuların ayrı ayrı görevleri vardır. Mine dokusu hepimizin bildiği gibi dişlerimizin koruyucu katmanıdır ve doğada bulunan en sert organik yapıdır. Sement dokusu dişlerimizin köklerinin dış katmanını oluşturur. Sement dokusunun özel yapısı sayesinde mikron kalınlığındaki ligamentler yani bağlar diş köklerinin çene kemiğine tutunmasını sağlar. Dentin dokusu ise dişlerimizin sinirlerini ve damarlarını içinde muhafaza eden, diş minesi ve sement dokusu tarafından çevrelenen iç dokusudur.
Dişlerimizin canlılığını sağlayan damar sinir yapısı (pulpa) dentin dokunun merkezinde yani pulpa odasında bulunmaktadır. Pulpa odasındaki sinirin çok ince olan dalları ise dentin tabakasının içindeki kanallar boyunca uzanır. Daha önce de belirttiğimiz gibi dentin dokusu mine ve sement dokusuyla korunduğu için kanalların içindeki sinirler de bu dokuların koruması altındadır. Eğerki dişlerimiz bu koruyucu katmanlarından mahrum kalırsa dentin dokusu ortaya çıkar ve kanallar içersinde bulunan sinirler uyarılabilir bir durumla karşı karşıya kalır. Diş siniri sadece ağrıyı iletebilen hücrelerden oluştuğu için olası bir uyaran karşısında kişinin probleminin tespiti ortaya çıkan ağrının tipine, zamanına, sürekliliğine ve uyaranın cinsine göre farklılık gösterir.
Dişlerimizin anatomik olarak kendi koruyucu yapılarının dışında bir diğer önemli koruyucusu ise dişeti dokusudur. Özellikle diş – dişeti birleşiminde bulunan “yapışık dişeti” dokusu, mine – sement birleşimini örterek dişlerde uyaranlara karşı önemli bir bariyer görevi üstlenir.
Dentin dokusunu ve dolayısıyla dentin kanalları içerisindeki sinir dallarını koruyan yapıların herhangi birinde ya da eş zamanlı olarak birkaçında olabilecek problemler kişilerin diş hassasiyeti yaşamasına sebep olur. Örnek vermek gerekirse, diş minesinde yapısal bozukluklar, diş minesinin aşınması ya da çürük oluşumu dentin kanallarının açıkta kalmasına ve özellikle soğuk ya da tatlı gıdaların tüketimi sırasında uyarılmalarına sebep olur. Bazen de diş minesinde hiç bir problem olmamasına rağmen yaşanan hassasiyet klinik olarak incelendiğinde dişetinde meydana gelen çekilmenin hassasiyet şikayetine sebep olduğu gözlemlenebilmektedir.
Restoratif tedavileriden sonra da diş hassasiyeti meydana gelebilmektedir. Özellikle aşınmaya bağlı ya da çürük dişlerin tedavilerinden sonra diş dokusundaki yapılan işleme bağlı olarak diş siniri hasar görür. Yapılan dolgu işlemi sırasında diş sert dokusu diş hekimi tarafından hem mekanik hem de kimyasal olarak bir seri işleme maruz bırakılır. Dokunulan dentin yüzeylerinde dolaylı olarak diş sinirinin uzantılarına da temas edilmiş olur. Buna bağlı olarak dişte meydana gelen hassasiyet ortalama 6 – 8 hafta devam edebilir.
Tedavi sonrasında oluşan hassasiyetin bu kadar devam etmesinin nedeni dişlerin, yumuşak dokulardaki gibi iyi bir damar yapısına sahip olmamasındandır. Örneğin, el parmağımız kaza sonucu kesildiğinde iyileşmesi yaranın büyüklüğüne de bağlı olarak maksimum 7-10 gün sürer. O süre içerisinde kalem bile tutmakta zorlanabiliriz. Fakat yumuşak dokunun kanlanması çok iyi olduğu için kısa sürede eskisi gibi parmağımızı kullanabiliriz. Fakat dişlerimizdeki damarlar kılcal yapıda olduğu için tedavi sonrası kendini iyileştirmesi 6 – 8 hafta sürebilir. Bu süre içerisinde tedavi öncesinden çok daha konforlu fakat az da olsa hassasiyete bağlı huzursuzluk hissedilebilir.
Soğuk İçecek İçince Diş Sızlaması Diş Hassasiyeti ile Alakalı Mıdır?
Soğuk içecek ve yiyeceklerin dişlerde yarattığı sızlama direkt olarak dentin kanallarındaki sinirin uyarılmasıyla yani diş hassasiyeti ile alakalıdır. Yukarıda da bahsettiğimiz gibi dentinin doğal koruyucularından birinde ya da birkaçında meydana gelen problemler dentin kanallarının ağız içerisiyle direkt ilişkide olmasına sebep olur. Dolayısıyla yeme içme sırasında tüketilen gıdaların fiziksel özellikleri hassasiyeti tetikler. Özellikle soğuk gıda vurgusu yapmak önemlidir. Çünkü hastalar çoğu zaman hassasiyet problemini bahsederken sıcak ve soğuk kelimelerini eş zamanlı hekimlerine söylerler. Fakat soğukta olan hassasiyet ile sıcakta olan hassasiyet farklı problemleri işaret ederler.
Sıcak hassasiyetinde gıda tüketildikten sonra uzun süreli ve zonklayan bir ağrı meydana gelir. Bu durumda pulpa odasındaki kan damarlarının yapısı bozulduğu için damarlar sıcağın etkisiyle genleşirler. Hatta hastalarımız soğuk suyu ilgili bölgede bekletince ağrının geçtiğini belirtirler. Bu şikayete sahip hastalara maalesef kanal tedavisi yapılması gerekir. Çünkü pulpanın yapılacak bir tedavi ile iyileştirilmesi mümkün değildir. Soğuk hassasiyetinde ise etken bölgenin doğru bir şekilde tespiti sonrasında gerekli tedavi yapılabilir.
Diş Hassasiyeti İçin Üretilen Özel Diş Macunları Etkili Midir?
Diş hassasiyetinin tedavilerine yönelik piyasada bulunan özel diş macunları günlük kullanımda hastalarımızın konforunu kısmen de olsa iyi hale getirebilirler. Bu noktadaki en önemli şey şudur, hassasiyet başladığında bu durumun belirli bir süre takibini yapmak lazım. Bazen basit bir gıda artığı da diş hassasiyetini tetikler. Düzenli fırçalama ve diş ipi kullanımı sonrası sorun bitebilir. Fakat sorun geçmez ise özel diş macununu çözümün tek yolu gibi görmemek gerekir. Öncelikle diş hekimlerinden profesyonel bir yorum almak çok önemlidir. Neredeyse bütün diş problemleri hekim müdahelesi olmadan tedavi edilemez. Öncelikle ana etkenin tedavi edilmesi gerekir. Tedavi sonrası oluşan hassasiyetlerin daha az hissedilmesi için günlük özel macunlar kullanılabilir.
Diş Hassasiyetinin Tedavisi Var Mıdır?
Diş hassasiyetinin kaynağına göre tedavi yapılır. Örneğin, diş minesindeki aşınmaya bağlı durumlarda çoğunlukla basit dolgular yapılarak hassas yüzey kapatılabilir. Dişeti çekilmesine bağlı durumlarda çekilmenin tipine göre bazen ufak cerrahi işlemler ile dişeti dokusu yeniden ilgili bölgeye kazandırılabilir. Bazen de ilk örnekteki gibi basit dolgular yaparak hassas alanlar kapatılabilir. Diş çürüğüne bağlı mine dokusunun zarar görmesi dentin kanallarının açığa çıkmasına sebep olur. Bu durumda da çürüğün büyüklüğüne göre standart veya porselen dolgular yapılarak tedavi tamamlanır. Yapılan bu tedaviler sonrasında meydana gelebilecek hassasiyetleri azaltmak için özel macun, gargara ve diş ipi kullanılmalıdır. En önemli detay ise periyodik olarak senede 2 kez diş hekimine kontrole gidilmesidir. Çünkü, günlük bakım her detayıyla doğru yapılsa da dişeti altında meydana gelen diştaşı oluşumunu engellemek mümkün değildir. Diştaşının uzun süre temizlenmemesi dişetlerinin dişlerimizi koruma özelliğinin ortadan kalkmasına ve diş hassasiyetlerinin artmasına sebep olur.