1)Diş Ağrısı Neden Olur? Kaynağı Nedir?
Ağız içi dokularda meydana gelen ağrıların çoğu zaman diş kaynaklı olmakla beraber yumuşak dokularında potansiyel ağrı kaynağı olduğunu unutmamak gerekir. Bu yüzden hastalar ağrı şikayetiyle geldiğinde sadece diş odaklı değil tüm olası etkenleri değerlendirerek muayene etmek lazım. Bu noktada hastanın yaşadığı ağrıyı doğru tarif edecek yönlendirme soruları diş hekiminin kaynağı bulmak için kullandığı en önemli araçtır. Örneklendirmek gerekirse,
a)Ağrı hiç bir şey yapmadan spontane mi başlıyor?
b)Soğuk gıdalar tüketildiği sırada mı ağrı oluyor?
c)Sıcak gıdalar tüketildiği sırada mı ağrı oluyor?
d)Geceleri ağrının şiddetinde artış oluyor mu?
e)Sabahları uyanıldığında ağrı maksimum seviyede mi oluyor?
f)Özellikle bir şeyler yedikten sonra mı ağrı başlıyor?
g)Dişler fırçalandıktan ve diş ipi yapıldıktan sonra ağrı şikayetinde azalma oluyor mu?
h)Zonklama derecesinde başlayan ve ağrı kesici ilaçlarla bile kontrol altına alınamıyor mu?
i)Ağrı özellikle kulağa doğru yayılıyor ve çene açmakta zorluk yaşanıyor mu?
Yukarıda saymış olduğumuz örnek soruların her birine verilecek cevap ağrının kaynağı hakkında hekime farklı bilgiler sağlamaktadır. Hekimin her açıdan değerlendirmesi, doğru teşhis ve tedavi yapmasını sağlar. Bu yüzden ağız içi muayenenin yanı sıra radyolojik değerlendirme de ağrı kaynağının teşhisi için çok önemlidir. Özellikle dişlerin kökleri etrafında meydana gelen enfeksiyon kaynaklı etkenler direkt olarak ağız içinde belirti vermeyebilir. Panoramik veya ağız içinden alınan küçük röntgenler teşhis konusunda ağız içi bulgularla birleştirilerek ağrı kaynağı tespit edilebilir.
Çoğu zaman dişte meydana gelen çürük doku diş sinirine doğru ilerledikçe ağrının sıklığında artış gözlemlenir. Fakat bunun durdurulamayan bir ağrı tablosuna ilerlemeden mutlaka kişiye sızlama şeklinde kendini belli etmesi kuvvetle muhtemeldir. Bu durumda diş hekimine başvuran hastanın dişin çürük dokusu lokal anestezi altında hiç ağrı hissettirilmeden temizlenir ve dolgusu yapılarak şikayetin artmasını beklemeden tedavi edilebilir. Eğer ki hasta sızlama belirtilerini dikkate almaz ise çürük doku diş sinirine temas eder ve yukarda belirttiğimiz zonklayan ağrı, gece ağrısı, sıcak gıdalarda ağrının artması gibi şikayetleri bir arada söyleyebilir. Bu semptomlar diş sinirinin iyileşemeyeceği bir duruma geldiğinin belirtileridir. O yüzden kanal tedavisi yapılması gerekir. Ağrının kaynağı olan enfekte olan diş siniri kanal tedavisi yapılarak dişin içerisinden uzaklaştırılır. Böylece ağrının kontrol altına alınması sağlanmış olur.
2)Ağrıyı dindirmek için geçici bir çözüm önerisi var mıdır?
Ağrının kontrol altına alınabilmesi kaynağın neresi olduğu ile direkt bağlantılıdır. Örneğin, derin çürüğe bağlı bir ağrı çoğu zaman ağrı kesici ile kontrol altına alınamayabilir. Çünkü ağrının kaynağı enfekte olan diş siniridir ve sinirin etrafındaki damar yapısı tamamen bozulmuştur. Dolayısıyla ağız yolundan alınacak ilaç kana karışıp damar yolu ile etken bölgeye ulaşamaz ve etki göstermez. Çözüm ancak hekimin yapacağı kanal tedavisinden geçmektedir. Başka bir örnek vermek gerekirse, özellikle alt çene yirmi yaş dişlerinin süremediği ya da açılı bir pozisyonda bir kısmının ağız içinde göründüğü ama tamamının çıkamadığı durumlarda diş etinde meydana gelebilecek bir enfeksiyon söz konusudur.
Enfeksiyona bağlı olarak kişi ağzını açmakta, yutkunmakta zorluk çekebilir. Bu noktada ağrıyı kontrol altına almak için mutlaka hekimi ile irtibata geçerek antibiyotik reçete edilmesi gerekir. Antibiyotik kullanımı enfeksiyonun azalmasını, yumuşak dokunun sıkılaşmasını, ödemin azalmasını sağlar ve böylece hastanın yaşadığı çenesini açma ve yutkunma zorluğu şikayetlerinde azalma olduğunu görür. Bu geçici bir durumdur. Hastaların en sık yanıldığı durum bu rahatlamanın tedavinin tamamlandığı yönündedir. Halbuki oradaki asıl etken dişin sürememiş olmasıdır. Dolayısıyla antibiyotik kullanımı sonrası enfeksiyon kontrol altına alındığında ilgili yirmi yaş dişi mutlaka çekilmelidir.
Böylece diş eti de çekim sonrasında iyileşerek tekrardan enfekte olma ihtimali ortadan kaldırılmış olur. Bir başka örnek vermek gerekirse, özellikle uyumu bozulmuş eski dolgu veya kaplamaların olduğu bölgelerde yemek yedikten sonra gıda birikimine bağlı diş etinde kaşıntı şeklinde bazen de zonklamaya yakın tipte ağrılar meydana gelebilir. Buradaki asıl etken olan uyumsuz restorasyonun yenilenmesi öncelikle tedavi yöntemidir. Fakat hekime gidene kadar geçici olarak rahatlama olabilmesi için hasta yemek yedikten sonra mutlaka dişlerini fırçalamalı ve ilgili arayüzü diş ipi ile temizlemelidir. En son olarak da basit bir tuzlu su hazırlayarak gargara yapmalıdır. Böylece diş eti kaynaklı ağrının geçici olarak hastayı rahatlatması beklenir. Fakat tekrar vurgulamak gerekir ki uyumsuz restorasyonun doğru kontak yüzeylerine sahip olacak şekilde yenilenmesi ve araya gıda birikimine sebep olmayacak şekilde yapılması kalıcı tedavi olarak bilinmelidir.
3)Ağrı, Vücudun Diğer Kısımlarına Etki Eder mi?
Diş ağrısı yaşayan hastalarda özellikle baş boyun bölgesinde yansıyan ağrılara sıkça rastlanmaktadır. En belirgin yansıyan ağrı, yirmi yaş dişlerinden kaynaklanan ve kulakta meydana gelen zonklama tipteki ağrıdır. Çoğu zaman tam sürememiş yirmi yaş dişlerinin etrafındaki diş etinde meydana gelen enfeksiyonun çevre yumuşak dokuları da (çiğneme kasları, yüz ve kulak bölgesinin hissetmesini sağlayan sinir dalları gibi) etkilemesi hastanın özellikle kulağında yoğunlaşan bir ağrıya sebep olur.
Enfeksiyonun antibiyotik kullanımı sonrası kontrol altına alındıktan sonra ilgili yirmi yaş dişi çekilir ve etken ortadan kaldırıldığı için çevre yumuşak dokularda etkilenmekten kurtulur. Bir diğer karşılaşılan yansıyan ağrı ise daha çok geceleri diş sıkan hastalarda baş ağrısı ve boyun kaslarında kasılma ve hatta sırt bölgesinde ağrı olarak kendini gösterebilmektedir. Bruksizm denen bu durumun kontrol altına alınabilmesi için öncelikle kişinin diş sıktığının farkında olması gerekir ki yaşadığı ağrıların kaynağına çözüm üretebilmek için motivasyonu olsun. Çünkü bruksizmi olan hastaların geceleri diş sıktığı kadar gündüz de diş sıktıkları ama farkında olmadıklarını görürüz. Bu konuda farkındalığı oluşmuş ve çözüm arayışında olan hastalar gündüz diş sıktıklarında farkına varıp kendilerinin durdururlar. Geceleri bilinç kapalı olduğu için kişinin kendini durdurması mümkün değildir.
Bu yüzden gece yatarken kullanabileceği sert gece dişlikleri kullanması gerekir. Bu gece dişlikleri, uyku sırasında dişlerini sıkan ve gıcırdatan hastalarda çiğneme kaslarının belirli bir açıklıkta ve gerginlikte olmasını sağlayarak hem dişlerin aşınmamasını hem de çene ekleminin korunmasını sağlar. Her hasta gece dişliğini kullanmakta yeterli adaptasyonu gösteremeyebilir. Bu durumlarda ise çiğneme kaslarına çift taraflı olarak botoks uygulaması yapılmaktadır. Botoks enjeksiyonu sayesinde çiğneme kasının kasılma kapasitesi ciddi oranda azalır ve bilinç dışı diş sıkma sırasında meydana gelen kuvvetin etkisi de aynı oranda bitirilmiş olur. Botoks ilacının kişiden kişiye uygulama sıklığı değişebilir. Bazı hastalarda 3-4 ayda bir yapılması gerekirken bazı hastalarda ise 6-7 ayda bir yapılması yeterli olabilmektedir.
4)Ağrıyı Dindirmek için Doğal Yöntemler Var mıdır? Yoksa Ağrı Kesiciler Kaçınılmaz mıdır?
Diş ağrılarında çoğu durumda medikal destek yani ilaç kullanımı ve hekim müdehalesi kaçınılmazdır. Fakat daha önce de belirttiğimiz gibi özellikle uyumsuz dolgu ya da kaplamaya bağlı gıda birikimi ve oluşan diş eti kaynaklı ağrı, ilgili bölgenin özenle fırçalanması, diş ipi ile temizlenmesi ve tuzlu su gargarası gibi basit ve kolay bir şekilde ev şartlarında geçici olarak hastaya zaman kazandırır. Bu noktada aslında vurgulamamız gereken şey doğru olduğu sanılan yanlışlar olduğunu düşünüyoruz.
Örneğin ağrıyan bölgeye etki etmesi için alkol emdirilmiş pamukla saatlerce pansuman yapmaya çalışan hastalarımız ara ara kliniklerimize gelmektedir. Hastanın mevcut ağrısının üzerine bir de yumuşak dokunun kimyasal olarak zedelenmesi eklenmektedir. Bu yüzden unutulmamalıdır ki vücudumuz bir bölgesinde ters giden bir şeyler varsa bunu önce ufak ufak uyarılarla belli eder. Vücudumuzun alarm sistemi olan ağrı reseptörlerinin amacı da bunun kişide farkındalığının oluşturmasıdır. Konumuz ağız ve diş sağlığına yönelik ağrılar olduğu için sizi rahatsızlık verebileceğini düşündüğünüz durumlarda mutlaka diş hekiminizden bir yorum alın. Geç kalındığı takdirde ilk zamanlarında diş hekiminiz daha basit çözümler bulunabilecek tedaviler yerine daha kompleks tedaviler yapmaya mecbur kalabilir.